Duyuru

Tirana: Zikre şayan eserler arasında

  /   12706   /   28 Ağustos 2014, Perşembe

 Yazdır

  

 

 

 

 

Kısaca Arnavutluk Tarihi

 

Arnavut halkı, M.Ö. 2000 yıllarında Balkan yarımadasına yerleşen İlliryalıların torunlarıdır. İlliriya M.Ö. Romalılar tarafından zaptedildi ve 500 yıl onların yönetimi altında kaldı. Ancak bu bölgenin iç kısmında yaşayan İlliriyalılar, Romalıların baskılarına  uzun müddet karşı koydular. İşte bunlar ve ülkeleri, Roma İmparatorluğunun 395’te parçalanmasından sonra, Arnavutluk ve Arnavutlar olarak anıldılar.

 

1468 yılında Arnavutluk’u Osmanlılar zapt ettiler ve uzun müddet burayı yönetim altında bulundurdular. Osmanlı devletinin adil idaresinden memnun olan Arnavutlar kendi istekleriyle 17 y.y İslamiyeti kabul ettiler ve İslam dinini yaymak için gayret gösterdiler. Osmanlılar burada askeri teşkilat kurdular ve süvari birlikleri teşkil ettiler. Arnavut kültürü zaman içinde  İslam ile yoğruldu ve bir  Osmanlı kültürü haline geldi. Arnavutluk 1912’de Osmanlı idaresinden ayrılsa da  tam anlamıyla müstakil olmayıp büyük devletlerin kontrolü altına girdi.

 

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1925’te cumhuriyet ilan edildi. Ancak cumhurbaşkanı olan Ahmet Zogu, 1928’de cumhuriyeti krallığa dönüştürdü. Bu sırada bir ekonomik krize girildi ve nihayetinde İkinci Dünya Savaşı’nda ülke İtalyanlar tarafında işgal edildi. 1944 yılında komünistler hükümeti kontrol altına alarak komünist bir idare kurdular. Arnavutluk, 1967 yılında aralık ayında kabul edilen yeni anayasa ile Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti adını aldı. Devlet başkanlığına Emek Partisi Genel Sekreteri Enver Hoxha (HOCA) getirildi.1985’te Enver Hocanın ölümün üzerine Emek Partisi Genel Sekreterliğine getirilen Ramiz Alia aynı zamanda Devlet Başkanı da oldu.

 

31 Mart 1990’da yapılan ilk çok parti seçimleri Emek Partisi kazanınca ülkede iç kargaşalık başladı. Bunun üzerine çok sayıda insan ülkeyi terk etti. Bu kargaşalıktan sonra seçimleri Demokrat Parti kazandı. Bu partinin Genel Sekreteri olan Sali Berisha aynı zamanda Cumhurbaşkanı da oldu.Bu parti, 1998’e kadar iktidarını sürdürdü ve 1997’de ülkede yaşanan  kargaşa iktidardan düşmesine sebep oldu. Bundan sonra Sosyalist Parti iktidara gelerek 2004’e kadar iktidarını devam ettirdi. 2004 yılında yapılan seçimleri  Demokrat Parti kazandı ve hükümeti kurdu. Demokrat Parti hala iktidardadır.

 

Dini Eserler

 

Zikre şayan olan eserler arasında, Tirana’daki Şeriat şurası tarafından yapılmış etraflı bir Kuran tefsiri, Dini araştırma, Ameli, Dini malumat ve Cuma günü öğütleri sayılabilir. M.İ. Kafrezi tarafından ve Muhammed Birgivi (1522-1573)’nin Tarikatı Muhammediye’si ise Hafız İbrahim Dalliu tarafından Arnavutça’ya tercüme edilmiştir.Hacı Hafız. Zembllaku, Hafız Ali Korça ve Şaban taraflarından bir alfabe ve diğer dini eserler neşrolunmuştur (İslam Ansiklopedisi).

 

Osmanlı Zamanında Arnavutluk’ta İslam

 

Arnavutluk bölgelerindeki Türk nüfus sadece askeri ve dini personelden meydana gelirdi. Türklerden tımar sahibi olanlar adamları ile birlikte 800 kadardı. Arvanid sancak beyi, sancak merkezi olan Ergiri Kasrında yaşardı; ayrıca her vilayet merkezinde bir de kadı ve subaşı bulunurdu.

 

Arnavutlardan Müslümanlığı ilk kabul edenler Osmanlılardan timari sahibi olan beylerdi.Genellikle sanıldığı tam tersi, arazilerini timar olarak elde tutabilmeleri için İslam’a girmeleri şart koşulmuyordu.15. yüzyıl boyunca Hıristiyanlara tımar verilmiştir ve bu da Osmanlı Devletinin bölgede İslamiyeti yaymak için herhangi bir baskı kullanmadığını göstermektedir. Muhtemelen bu serbest siyaset sonucunda  Arnavutluk ahalisi İslam’a ısınmış, ihtidalar çoğalmış ve Fatih Sultan Mehmet tarafından 1466’da kurulan Elbasan ve Tesalya Yenişehir gibi şehirler kısa sürede Müslümanların merkezi haline gelmişlerdi.

 

1932-33 arası Tirandaki ve Berattaki medrese dışında bütün medreseler kapatıldı ve bu medrese de iki yıl sonra Tiran İslam Enstitüsüne dönüştürüldü. Bu kurumda 1935’lerde yüzden çok öğrenci okuyordu ve 7 yılık öğrenimlerini bitiren başarılı öğrenciler yüksek öğrenim için Kahire ve Lahora gönderiliyorlardı. 1934’lerde ülkede 560 cami olduğu bilinmektedir. Bunların bakım ve korunması İslam cemaati ve Müslüman halk tarafından sağlanıyor, burada çalışanların ücretleri de yine halktan temin ediliyordu.

 

Kasım 1944’te Enver Hoca’nın iktidara gelmesi ve komünist bir yönetim kurmasından önce Müslümanlar, sahip oldukları çeşitli vakıfları, nispeten özerk kurumları ve İslami yayınları ile toplum hayatında oldukça etkili bir yere sahiptiler.1929 tarihli anayasanın bütün dinlere ve inançlara eşit derecede serbestlik ve ibadetlerin yerine getirilmesine kolaylık tanınmış olması, nüfusun çoğunluğunu temsil eden Müslümanlar için iyi bir imkan oluşturmuştur. Enver Hoca iktidara geldikten sonra bundan en çok Müslümanlar etkilenmişlerdir.

 

Enver Hoca, komünist anlayışla, Müslümanlar üzerine baskı yapmaya başladı. Devlet Müslümanların vakıflarına el koydu, sahip oldukları her türlü yayın organını kapattı; hacca gidiş yasaklandı, Cuma namazı kılmak ve ramazan ayında oruç tutmak zorlaştı. Bu yıldan sonra hiç kimse hacca gidememiştir. Enver Hoca’nın dinsizliği bir politika haline getirdi ve dine karşı tam bir savaş açarak halkı dine karşı mücadeleye çağırdı. Tüm bunların sonucunda 1966’da ülkedeki bütün dini yerleri kapattı.

 

Arnavutluk’ta İslam’ın Yayılışı

 

Arnavutluk’un güneyinde bazı eski kabileler, Osmanlılar gelmeden önce İslam’ı kendileri isteyerek kabul etmişlerdir. ‘Arnavutluk Tarihi’ isimli kitabın birinci cildinde şöyle geçiyor: ‘Muriç Shpata kabilesinin iktidarını Müslüman olan kardeşi Cin Bey Shpates bırakarak öldü. Siçili devletinin işgal etmesiyle, oradaki bazı insanlar göç edip Arnavutluk’a yerleşmişler. Arnavutların İslam’a geçişi hızlı değildi. Osmanlılar Arnavutluk’a geldikleri zaman diğer dinlere karşı, din açısından toleranslı idiler ve hiçbir zaman onları İslam’a girmeleri konusunda zorlamadılar.

 

Osmanlılar Arnavutluk’a gelmeden önce, İslam devletlerinden Müslümanlar İslami yaymak amacıyla gelerek orada yerleşmişler, orada cami ve mescitler kurarak Arnavutları İslam’a davet etmişlerdir. Örneğin: Milk köyünde, bir cami inşa edilmiş ve caminin kitabesinde  inşa tarihi olarak 1291 yılı gösterilmiştir (İslam’ın izlerinde isimli kitapta geçer).

 

Arnavutluk’ta İslam’ın yayılışı sürecinde, Hıristiyan mahallelerin yanında İslam mahalleleri kurulmuş ve daha sonra İslam bütün ülkeye yayılmıştır. Ekonomiyi güçlendirme konusunda dini bayramlarda yapılan fuarlar çok büyük bir rol oynamıştır. Fuarlar tekkelerin etrafında organize edilerek onlardan çok büyük yardımlar elde edilirdi. Bu fuarlar birkaç gün sürerdi ve bu fuarlara katılanlar çeşitli bölgelerden gelirlerdi. O dönemde camiler, yollar, çeşmeler ve hamamlarla esnaflar ilgilenirdi. Esnaflar dine çok bağlı idiler. Yabancı bir araştırmacı  Ramazan boyunca yapılan ikramlar hakkında şöyle söyler: ‘Arnavutlar ramazan ayında geceyi gündüze, gündüzü ise geceye çevirirlerdi, gece; gürültü, yemek yeme ve ziyaret etme vakti idi, gündüz ise dinlenme ve ibadet etme vakti idi.’

 

Ramazan Bayramı üç gün kutlanırdı ve bu günlerin sonunda hacca gitmesi farz olanların hazırlanmasına başlanırdı. Bazı şehirlerde kurulan camiler esnafların isimlerini taşırlardı. Esnaflar bazı önemli günlerde; cumaları, ramazan ayında, bayram günlerde, mevlit, aşure gününde, ikramda bulunurlardı. Her esnafın kendine has bazı bayramları vardı. Bu yardımlardan dolayı İslam bütün ülkenin bölgelerinde, bazıları hariç, büyük bir hızla yayılmıştır.

 

Arnavutlukta Mimari

 

Arnavutluk’taki en önemli ve yaygın sanatlar İslami sanatlardır. Bu sanatlar Osmanlıların gelmesiyle başlar ve İslam’ın yayılmasıyla devam eder. En önemli sanat eserleri şunlardır: camiler, mescitler, tekkeler, türbeler ve medreseler(imam hatipler)v.s.Bunlar dışında İslam ile ilgili olmayan, hamamlar, kaleler ve köprüler gibi bazı binalar da vardı. Burada bazı asıl Arnavut mimarları zikretmek gerekiyor: Kasem Again(1570-1660)Gramş’ta doğmuş, gençliğini Berat şehrinde geçirmiş ve daha sonra babası yüksek öğrenim için İstanbul’a götürmüş. Orada Mimar Sinan’ın yanında tahsil görerek büyük bir mimar olmuş. Onun en önemli eseri İstanbul’daki Yeni Camidir. Vefat ettiği zaman Üsküdar’da Karacaahmet mezarlığında defnedilmiştir. Sinan Akit Agai (?-1471), Mehmet Sadafçari (1562-1618) gibi mimarlar da zikre şayandır.

 

Arapça - Türkçe Kitabetler Tarihi Kanıtlar

 

Arapça-Türkçe kitabetler, 1466’da Elbasan’daki kalenin inşa edilmesiyle başlar. 1968’e kadar farklı şehirlerden toplanmış kitabetlerin sayısının 250’den daha fazla olduğunu kaydedilir. Bu kitabetlerin çoğu Osmanlılarla bağlantılıdır. Binalar; saat kuleleri, okullar, köprüler, şadırvanlar, pınarlar, gibi. Kitabetlerde, Arnavutluk’ta İslam’ın yayılışı, İslam’ın emirleri gibi hakkında yazılar bulunmuştur. Ayrıca tekkelerde ve mezar taşlarında büyük sayıda kitabetler bulunmuştur. Bazı kitabetlerde, savaşların önemli anıları anlatan yazılara da rastlanmaktadır.

 

Arnavutluk’ta Camiler

 

Arnavutluk’ta  camilerin hangi tarihte inşa edilmeye  başlandığına dair kesin bir bilgi yoktur. Bazıları, Osmanlıların gelmesiyle ve bazıları da Osmanlıların gelmelerinden önce mescitler ve küçük camilerin  yapılmaya başlandığını ileri sürerler. Ama burada kesin bir bilgi var ki Osmanlılar gelmeden önce Arnavutluk’ta Müslümanlar vardı ve kendilere has ibadet etme  yerleri de vardı.

 

Osmanlıların gelmesiyle birlikte Müslümanların nüfusunun çok olduğu  şehirlerde camiler yapılmaya başlandı. Daha sonra bütün ülkede camiler kurularak insanların İslam dinine daveti hızlandırıldı. Ama Osmanlılar hiçbir zaman insanları zorlayarak İslam’a çevirmeye çalışmadı.

 

Orta çağda Arnavutluk’ta en önemli sanat eserleri mimarlığa aitti. Bizim ülkemizdeki şehirler, camilerin, mescitlerin, namazgâhların, tekkelerin, medreselerin, türbelerin, hamamların, çeşmelerin, ve sair binaların inşa edilmesiyle yeni bir İslam manzarası almaya başladı. Evliya Çelebi, Arnavutluk’ta yaptığı seyahat ile ilgili olarak seyahatnamesinde çok sayıda dini müessesenin varlığını tasvir eder.

 

Arnavutluk’taki en eski cami kalıntıları 15. yüzyılın sonunda ve 16. yüzyılın başında 2. Beyazıt zamanından kalmadır. Bu camiler, Berat, Elbasan, İşkodra,  Gjirokastır, Tepelen, Permet, Delvin, ve diğer şehirlerde inşa edilmiştirler. Zikretmek gerekirse Gjirokastır şehri kalesinde yapılan Beyazit Camisi başlıca örneklerdendir. Bu caminin, tavanı taşlarla örtülmüş bir çatısı ve eski sistem ile yapılmış bir minaresi vardır.

 

İslam müesseselerinin büyük çoğunluğu camilerden oluşur. Bu camilerin büyük bir kısmı komünist dönemde ve  1967’den sonra ilan edilen ateist devlet sürecinde yerle bir edilmiştir. Kalanları ise depolara, ahırlara çevrilmiş, bir kısmı da amaç dışı işlere tahsis edilmiştir.

 

Camiler yapım tarzı bakımından  iki gruba ayrılır:

1-küçük tarzla, yani tavan ve çatı ahşaptan oluşurdu ve en çok sayıda bunlardı.

2-Sultanlık tarzıyla yapılan camiler, bunlar kubbeli ve büyük ölçülü. Ahşap çatılı camiler Selçuk tarzıyla yapılmıştır. Bunun gibi tarzla genellikle mescitler de yapılmıştır.

 

Elbasan kalesinde, 1492 yılında yapılan Kral Camisinin bu tarzda yapıldığını Evliya Çelebi seyahatnamesinde bize gösterir. 19. yüzyılda bazı şehirlerde bazı önemli camilerin sayısı: İşkodra’da 26 tane, Tirana’da 18 tane, Kavaja’da 5 tane, Elbasan’da 16 tane, Berat’ta 7 tane, Vlora’da 10 tane, Korça’da 2 tane bulunmakta idi. Deniz kıyısında bulunan Vlora şehrinde Muradiye Camisi, kubbeli ve Sultanlık tarzla ve minaresi taşla yapılmış çok güzel bir cami idi.

 

Eğer, bizim ülkemizde camilerin yapılma devirlerin sınıflandırmasını yapmak istersek, birkaç devir zikredilebilir:

 

1. Devir: 1400—1500

 

Bu devre dayanak tarihi kaynaklara göre en eski ibadethane Fatih Camisidir ki bu cami 1466 yılında Elbasan Kalesinde inşa edilmiştir ve aynı zamanda kale de yapılmıştır. Bir başka görüe göre ise Berat şehrinde kale içinde bulunan cami, Kırmızı Kalesi diye isimlendirilmiştir, en eski camidir. Bu caminin kalıntılarından anlaşılmaktadır ki cami I.Beyazıt dönemine aittir ve 1389 -1402 arasında inşa edilmiştir.

 

Hünkar Camisi Elbasan Kalesinde bulunup aynı zamanda kale ile birlikte inşa edilmiş, çatısı ahşaptan idi. Caminin tipi ise simetrik . Fatih Camisi (1478) Kruja kalesinde inşa edilmiştir.  İşkodra Kalesinde bulunan Fatih Camisi (1479) ise daha önce kilise olup daha sonra insanların İslam dinini kabul etmesiyle ve kendi istekleriyle camiye çevrilmiştir. Yine de Durres kalesindeki Fatih Camisi,  bu tarzla inşa edilip günümüze kadar tam olarak gelen tek camidir.

 

2 Devir: 1500—1700.

 

Bu devirde, İslam’ın güçlenmesi ve camilerin gelişmesini anlatılır. Bu devirde ilk yapılan camiler şunlardır: Elbasan’da Kral Camisi (1492). Beratta Kral Camisi (1492). İşkodra’da Kral Camisi, ki daha sonra ismi Selvi Camisi olarak değiştirilmiştir. Caminin mahfilinde şöyle bir yazı vardır : ‘iyilik yapan ve iyi ameler tavsiye eden Beyazit Khan 1478 ve Hacı Ceka’nın ruhlarına fatiha.’ Korça’da Mirahor Camisi (1496) Kruja çarşında Varoş Camisi, ki caminin iç kapısının kitabesinde şöyle yazılır: ‘O mutlak hidayet edicisidir’, ‘iyilik yapan ve yüksek mertebelere çıkmayı arzu eden Murat Bey Efendinin ruhuna fatiha’.  Bir de inşa tarihi de yazılmıştır. Vlora’da Muradiye ve Paşalar Camileri (1436- 1558). Beratta Kurşunlu Camisi (1533- 1554). Genellikle bu devirde yapılan camiler iki tarzla yapılmıştır. 1- caminin ortasında  kubbeli ve 2- bazilika tipiyle, sağ tarafında ise tek bir minaresi.

 

3. Devir:1700—1900

 

Bu devirde, şu camileri zikredebiliriz. Elbasan’da Ağa Camisi (1650- 1660). Berat’ta Hüseyin Bey Camisi (1670- 1671). Caminin koridorunun kapısında şöyle bir yazı mevcuttur: ‘Değerli Hüseyin Paşa –Allah’a şükürler olsun- iyi ameller yapmakta Allah rızası için ve onun rızasını kazanmak için bu camiyi inşa etti, ya Allah! yaptığı bu amellerini kabul et ve karşılığını cennetle karşıla!’ Yine bir başka örnek de  Kavaja’daki Kubbeli Cami’dir.(1735- 1736).

 

Tekkeler

 

Meşhur Arnavut  araştırmacı Süleyman Daşi, tekkelerin inşa tarihleriyle ilgili birkaç devir zikreder. İlk devrin çok erken başladığını söyler. İlk başta Kruja’da, Sarı Saltık dağında ve daha sonra Berat’ta Tomor Dağında. Buradaki tekkelerin inşa edilmesi Osmanlıların gelişinden evvel Bektaşilerin tebliğ faaliyetleriyle bağlantılıdır. İlk açılan tekke Kruja dağında idi. Sarı Saltık Tekkesi birbirlerine bağlı üç basit binadan müteşekkildi. Bunlar işlev açısından birbirlerinden ayrı idiler. Birinci bölüm önemli misafirleri ağırlamak için kullanılırdı. İkinci bölümde demirci ve işçi dervişler kalırdı. Üçüncü bölüm ise rastgele gelen yolcular için kullanılırdı. Tekkenin yakınında bir yerde bir akar su kaynağı vardı. Tekkenin sağında çukura inmek için bir merdiven vardı. Bu merdiven ile  dervişlerin mezarlarına gidilirdi.

 

Tüm bunlara rağmen Arnavutluk, 600 yılı aşan İslami geçmişinden bugüne çok şey intikal ettirebilmiş değildir. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi ülkenin İslami geçmişi sistemli ve amansız bir kıyıma tabi tutulmuş, İslam ile ilişkili ne varsa yok edilmeye çalışılmıştır. Ne yazık ki, ülkenin geçmişinde söz sahibi olan ülkeler bu tahribatın izlerini hem insanlar üzerinden hem de tarihi ve coğrafi dokudan silmek için ciddi ve sistemli çalışmalar yürütmemektedirler. Bugün Arnavutluk İslami geçmişine yöneltilen yeni bir dalga ile karşı karşıyadır. Misyonerlik faaliyetleri ülke insanlarını onların İslami geçmişlerinden evveline taşımaya çalışmakta ve bunu temin için ülkenin insani, tarihi ve coğrafi tüm dokusunu değiştirmeye yönelik sistemli çalışmalar yürütmektedir.

 

İslam ümmeti Avrupa’ya geçiş noktasında bu küçük ülkeyi, maalesef, Avrupa’nın Asya’ya geçişine zemin olarak bırakmış haldedir.

  

Yorumlar