Duyuru

Sofya’da kanlı Cuma

  /   3308   /   28 Ağustos 2014, Perşembe

 Yazdır

  

 

Bulgaristan, Avrupa Birliği mensubu olmasının ardından ilk parlamento seçimini, bundan yaklaşık iki yıl evvel, 5 Temmuz 2009 günü gerçekleştirilmişti. Seçimler neticesinde, aşırı milliyetçi ve ırkçı ATAKA Partisi’nin desteğiyle, azınlık hükümeti kuran Bulgaristan'ın Avrupai Kalkınması İçin Yurttaşlar Partisi-GERB, aradan geçen iki yıllık süre zarfında izlediği politikalarla Todor Jivkov’un komünist Bulgaristan’ını anımsatan icraatlara imza attı.

GERB Hükümeti, Müslüman Türk halkının aleyhindeki politikalarıyla ülkedeki etnik ve dini tansiyonun yükselmesine zemin hazırladı. Bulgar ulusal kanalındaki, on dakikalık, Türkçe yayının kaldırılması talebi, Türkiye’deki seçim sandıklarında oy verme işleminin yasaklama talebi ve Başmüftülük meselesi, bu ülkedeki Müslüman Türklerin son dönemde karşılaştıkları sorunlarından bazıları.

Bulgaristan'ın komünist dönemdeki Başmüftüsü Nedim Gencev, Sofya Şehir Mahkemesi, Sofya İstinaf Mahkemesi ve Yüksek İdare Mahkemesi'ne başvurarak; 31 Ekim 2009 tarihinde yapılan, Olağanüstü Millî Müslümanlar Konferansı’nın iptal edilmesini talep etmişti. Yüksek İdare Mahkemesi, 12 Mayıs 2010 tarihli kararında, Nedim Gencev'in yaptığı itirazı kabul ederek; Başmüftü Dr. Mustafa Aliş Hacı’nın mahkeme kaydının sicilden silinmesine karar vermişti.

Komünist ajan Nedim Gençev’in, Yüksek İdare Mahkemesi’nin aldığı karara dayanarak, Sofya'daki Başmüftlük binasıyla birlikte diğer bölge müftülüklerinin binalarını ele geçirmeye çalışması, ülkedeki Müslümanlar arasında büyük tepkilere neden olmuştu. Müftülük binalarına sünnetsiz Bulgar korumalar eşliğinde baskınlar düzenleyen Nedim Gencev ile Müslüman Türkler arasında, sık sık, kavgaya dönüşen arbedeler yaşanmıştı.

Yaşanan tüm sıkıntılara rağmen Dr. Mustafa Aliş Hacı, yılmadı. Şubat 2011’de yapılan Olağanüstü Müslümanlar Konferansı'nda, 988 delegenin tamamının oyunu alarak yeniden bu göreve seçildi. Nisan ayı içerisinde konferans kararı yeniden Sofya İstinaf Mahkemesi’nin onayına sunuldu. Mahkeme, aldığı nihai karar neticesinde, Dr. Mustafa Aliş Hacı’yı Başmüftü olarak onayladı.

Bulgaristan Müslümanları tam rahat bir nefes almaya başlamışken, bu sefer de, aşırı milliyetçi ve ırkçı ATAKA taraftarlarının sebep olduğu kanlı Cuma namazı baskını yürekleri ağza getirdi. Geçtiğimiz Cuma, 20 Mayıs 2011 günü, Sofya’daki Banyabaşı Camii önünde toplanan aşırı milliyetçi ATAKA sempatizanı bir topluluk, “Burası Bulgaristan” ve Müslüman ve Türk partisi olarak bilinen “HÖH'e hayır” sloganları atmışlar. Ardından, camideki hatibin vaaza başlamasıyla, hatip ve cemaati ıslıklamışlar. Bunlarla yetinmeyen aşırı milliyetçi Bulgar, namazın hemen öncesinde, caminin avlusunda namaz kılanların seccadesini alıp yakmışlar, cemaati taş ve yumurta yağmuruna tutmuşlar.

Tüm bu olaylar yaşanırken pasif kalmayı tercih eden Bulgar polisinin tutumundan cesaret bulan Bulgar milliyetçileri, en sonunda ellerindeki sopalarla, cami avlusunda bulunan Müslümanlara saldırmışlar. Çıkan olaylar neticesinde biri ağır olmak üzere birçok kişi yaralanmış. Cami içerisinde bulunan Müslüman cemaat ise, Başmüftülük yetkililerince sakinleştirilmiş. Başmüftülük yetkililerinin, cemaate sağduyuya davetleri neticesinde olay çok daha büyümeden yatıştırılabilmiş.

Aslına bakarsanız, yaşanan olayların arkasında yatan iki gerekçe var: Birincisi, Sofya İstinaf Mahkemesi’nin nisan ayı sonunda karara bağladığı Başmüftülük seçimleridir. Bulgar aşırı milliyetçileri, eski bir ajan olan komünist dönem müftüsü Nedim Gencev eliyle verdikleri çabanın boşa çıkmasını bir türlü hazmedemediler. ATAKA’nın aşırı milliyetçi taraftarları, Başmüftülük meselesinin Müslüman Türk ahalinin istediği şekilde neticelenmesinden büyük hoşnutsuzluk duyuyorlar.

İkinci olarak, Bulgaristan, bu yıl Ekim ayında iki turlu Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gitmeye hazırlanıyor. 29 Ekim 2006 tarihinde yapılan ikinci tur seçimlerde şuan Cumhurbaşkanı olan Georgi Pırvanov ile ırkçı ve aşırı milliyetçi ATAKA'nın lideri Volen Siderov yarışmıştı. Siderov, her ne kadar seçimleri kaybetse de, iyi bir ivme yakalamayı başarmıştı. Siderov ve partisi ATAKA, gerçekleştirdiği bu tür provakatif eylemler neticesinde Bulgar milliyetçiliğini ateşleyerek seçmeni lehine yönlendirmeye çalışıyor. Siderov’un, yaşanan saldırı sonrasında olay yerine gelerek, saldırganlığı seçim malzemesi halene getirmesi bu niyetin en açık ifadesidir.

Bu üzücü hadisenin ardından tek teselli veren husus, Cumhurbaşkanı Georgi Parvanov, Parlamento Başkanı Tsetska Tsaçeva ve Başbakan Boyko Borisov’un, yaşanan saldırıyı tel’in ederken, dini inanç hürriyetinin altını çizmeleridir. Ancak, önümüzdeki günlerde benzer provokatif eylemlerin yaşanması kuvvetle muhtemelken, Türk Dışişleri’nin ve ülkedeki Bulgarlar tarafından Müslüman ve Türk partisi olarak kabul edilen Hak ve Özgürlük Hareketi-HÖH’ün saldırıyı yalnızca kınamakla yetinmesi oldukça üzücü ve bir düşündürücüdür. Türk Dışişleri ve HÖH yöneticileri, kalıcı çözüm sağlayacak somut adımlar atılmasına öncülük etmeliler. Mesela, Başbakan Erdoğan, illaki bir çılgın projeye imza atmak niyetindeyse, her sene Tuna’nın sularını üzerimize boca eden Bulgarlara karşı, mahkûmdan hâkime geçecek adımlar atmakla işe başlayabilir.

Ayhan Demir

ademir@dunyayayenisoz.com

Dünyaya YENİ SÖZ / 23 Mayıs 2011

  

Yorumlar