Duyuru

TİKA ve insana yatırım

  /   3350   /   28 Ağustos 2014, Perşembe

 Yazdır

  

Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu`nun, Dışişleri Bakanı olarak görevlendirilmesiyle birlikte, Türk Hariciyesi üzerindeki ölü toprağını kısmen attı.

Türkiye, eskiye nazaran, sözü dinlenen bir ülke konumunda. Erdoğan hükümetlerinin, 2002 yılından itibaren, dış politika sahasındaki tüm hamlelerinin altında kendisinin imzası bulunuyor. Buna karşılık, başta Başbakan Erdoğan ve diğer hükümet mensupları olmak üzere, ülkemizi yurt dışında temsil eden kurum ve kuruluşlar, aynı performansı sergileyemiyor.

Bugün bize “Osmanlı Devleti, aynı zamanda bir Balkan devletiydi” cümlesini kurabilme imkânı sağlayan en önemli etken; Osmanlı’nın, bir yandan cami, medrese, han, hamam, köprü ve çeşmelerle bölgenin fiziki çehresini şekillendirirken, diğer yandan da, kültür, sanat ve edebiyat dünyasını zenginleştirmesiydi. Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nın kuruluş amacı da aynı noktaya işaret ediyor: “Başta Türk dilinin konuşulduğu ülkeler ve Türkiye’ye komşu ülkeler olmak üzere, gelişme yolundaki ülkelerin kalkınmalarına yardımcı olmak, bu ülkelerle; ekonomik, ticari, teknik, sosyal, kültürel, eğitim alanlarında işbirliğini projeler ve programlar aracılığıyla geliştirmek.” Ancak TİKA, bu iki hususu cem etme noktasında gerekli iradeyi bir türlü ortaya koyamıyor. Türkiye ile Balkanlar ve özellikle Balkan Müslümanları arasında, sağlıklı bir geleceği teminat altına alacak, derinlikli projeler gündeme gelme imkânı bulamıyor.

Balkanlarda ziyaret ettiğimiz her ülkede, Bosna-Hersek edebiyat, ilim ve siyasetinin önemli isimlerinden Prof. Dr. Cemaludin Latiç gibi eli kalem tutan aklıselim isimler, sözleşmişçesine aynı hususlardan yakınıyorlar. Söyledikleri şey şudur: “Farklı şekilde yardımına ihtiyacımız varken, dağa taşa para harcamak kolay. Ancak unutmasınlar ki, Avrupa`nın orta yerinde Müslümanlığın ve Osmanlı kültürünün yaşamasını istiyorlarsa önce insanı yaşatmaları gerekir. Müslümansız taşın hiçbir anlamı yok.”

TİKA koordinatörlüklerinin bulunduğu ülkelerden birçoğu, uzun yıllar Türk ve Müslüman düşmanlığı üzerine idare edilmiş, genç cumhuriyetler. Eğer TİKA, dağa taşa yatırım yapmak yerine, insana yatırım yapmaya; dini, kültürel ve sosyal faaliyetlere ağırlık verirse, gerisi kendiliğinden gelecektir. Tarih şuuruna sahip olan Arnavutluk halkı, elbette, Hasan Rıza Paşa türbesine sahip çıkacaktır. Türk dostu olan Kosovalılar, elbette, Sultan Murat türbesinin harabeye dönmesine müsaade etmeyecektir. Makedonya’da yaşayan bilinçli Türk ve Müslümanlar, elbette, Kurşunlu Han’a Peter Bogdani isminin verilmesine sessiz kalmayacaktır.

Her ne kadar bazı basın-yayın organları ve yazarlar, şaşalı cümlelerle TİKA’ya methiyeler düzseler de, kurum içi koordinasyonun olmadığı su götürmez bir hakikat. TİKA’ya bağlı koordinatörlüklere, özellikle Balkanlardaki koordinatörlüklere, büyük işler çıkarabilecek kaynaklar ayrılıyor. Ancak bu kaynakların, koordinasyon ve bilgi eksiği sebebiyle, verimli kullanıldığını söylemek mümkün değil.

Meselenin daha iyi anlaşılması için küçük ama somut bir örnek daha vermekte fayda var. Kısa süre önce, TİKA’nın Ankara’daki merkeziyle irtibata geçip, TİKA Tiran koordinatörlüğü tarafından 2006 yılında basılan, The Balkans Key Country Albania ve Arnavutlukta Sosyal Hayat 1654-1912 isimli kitapları temin etmek istediğimi söyledim. Ancak, kurumun bu kitaplardan bilgisi yoktu. TİKA bünyesinde basılan bu kitapların varlığını kanıtlamak için ön kapaklarını kuruma fakslamak durumunda kalmıştım. Sonradan öğrendim ki, varlığından bile haberdar olunmayan, bu kitapların müellifleri aynı zamanda TİKA Tiran koordinatörlüğünde görevliymiş.

Ajansların ve bazı köşe yazarlarının methiyelerinden yalnızca birkaç gün sonra TİKA Başkan Vekili Dr. Mehmet Yılmaz’ın yerine TBMM Başkanlık Özel Kalem Müdürü Dr. Serdar Çam’ın atanması da, sanırım benzer sebeplerle alınmış bir karar olsa gerek. Umarım, TİKA’nın, çiçeği burnunda yeni başkanı ikazlarımızı dikkate alacaktır. Aksi halde, ecdadını hayırla yâd edip, dua edecek Müslüman’ı bulunmayan yenilenmiş cami, türbe, külliye veya köprülere sahip olmanın hiçbir anlamı olmayacaktır.

Dünyaya Yeni Söz Gazetesi

  

Yorumlar