Duyuru

Bize her gün 11 Temmuz 1995...

Arnavutluk Haberleri - Bosna Haberleri - Sırbistan - Karadağ - Türkiye Haberleri

  /   2585   /   24 Temmuz 2015, Cuma

Akit
 Yazdır

  

Bosna Hersek televizyonlarının ünlü yüzü ve aynı zamanda Srebrenitsalı bir yetim olan Fikret Hodziç ile tanıştığımız gün, hediye ettiği, …ben de Srebrenitsa’lıyım isimli kitabını okumaya başladım. Ancak 92’nci sayfadaki şu satırlar ile birlikte, benim için kitap bitti: “Her yaz böyle, her temmuz… Bugünlerde herkes Srebrenitsa hakkında yazıyor. Senede bir herkes eline kalem alıp bir şeyler söylüyor. Yılın kalan kısmında sessizlik hakim. O zaman herkes nerede?”

Soykırımın 20’nci yıldönümüne tekabül eden bu sene, Potoçari Şehitliği’ndeki protokol koltuklarında oturan eski ve yeni Başkanları, Başbakanları, Bakanları ve diğer bürokratları görünce, bu satırları hatırladım. 

Hangi dilde konuşurlarsa konuşsunlar, ne söylerlerse söylesinler, babasını, eşini, oğlunu ya da torununu toprağa veren bir Srebrenitsalı kadının gözyaşları kadar sahici olamıyorlar.

Bu sene, yaralı yüreklere yol haritası çizmeye gelenler arasında, bir katil de vardı. 1995’de “her Sırp için, yüz Müslüman öldüreceğiz” diyen Sırbistan Başbakanı Aleksandar Vuçiç de Potoçari’ye gelmişti. Kim bilir, belki de, sözünü tuttuğunu tüm dünyaya göstermek istiyordu. 

İbrahim Tenekeci ağabey, “Osmanlı’dan bize camiler, padişahlar ve şairler; Boşnaklara asalet kalmıştır” der. Şunu da ilave etmeli: Modern Sırplara da, soykırım ve tecavüz miras kalmıştır.

Boşnaklar, birçok kez soykırıma uğradılar. Tarihte, bunun tam 10 örneği var. 

Birincisi Osmanlılar, Slovenya, Dalmaçya ve Macaristan’da toprak kaybedince, 1683-89 yılları arasında;

İkincisi, 1711 yılında, Karadağ’daki ‘devşirme soruşturması’ esnasında; 

Üçüncüsü, 1804-20 yılları arasında, Sırbistan’daki Müslümanlara yönelik etnik temizlik girişimiyle;

Dördüncüsü, Sırbistan’ın vassal otonomi elde etmesinin ardından, 1830-1867 yılları arasında Uzice, Sabac, Sokola ve Belgrad’daki Müslümanların sürgün edilmelerinde;

Beşincisi, Hersek’teki ayaklanma gerekçesiyle, 1876-78 yılları arasında Sırbistan ve Karadağ’daki Türklere ve Arnavutlara;

Altıncısı, Avusturya-Macaristan işgali esnasında;

Yedinci Müslümanları zorla Hıristiyanlaştırma girişimi, Plavda ve Gusinya’da, 

Sekizincisi, Yugoslavya Krallığı kuruluşu esnasında;

Dokuzuncusu 1941-45 yılları arasında;

Ve onuncu ise 1992-95 yılları arasında Sırp, Hırvat ve Karadağlılar eliyle gerçekleşen, saldırganlık esnasında yaşandı.

Onuncu soykırım, büyük ölçüde, Drina Nehri kıyısında yaşandı. İlaveten Krayna, Sanski Most, Foca, Çayniça, Han PiyesakRogatitsa, Brautunats, Biyelyina ve Srebrenitsa’da büyük soykırımlar yaşandı.

Son soykırımın, dikkat çeken, başka özellikleri de var.

İlk dokuz soykırımda hiçbir silahlı direniş yaşanmadı. Ancak son seferde başka bir şey oldu. Boşnaklar, ilk kez Çetnik ve Ustaşalara karşı silahlı direniş gösterdiler. 

Aslına bakılırsa Boşnaklar, sadece Sırp, Hırvat ve Karadağlılara karşı değil, Rusya ve Yunanistan başta olmak üzere tüm Batılı dünyaya karşı savaştılar. Hatta ve hatta, kendi içlerindeki Boşnaklara karşı da mücadele ettiler. 

Ne oldu, şaşırdınız mı?..

İsviçre polisi tarafından tutuklanan Naser Oriç, ‘Torbari’ adı verilen direniş örgütüyle birlikte, Srebrenitsa’yı elinden geldiğince savundu. Ancak Srebrenitsa işgal edilmeden günler önce Tuzla’ya gönderildi. Naser Oriç, kendisiyle gerçekleştirdiğimiz röportajda, bu gönderilme olayını şu şekilde anlatıyordu: “Askerlerimiz cahilliğinden, sanki bir şey yapacakmışız gibi, beni Tuzla’ya çağırdılar. Ama bir şey yapmadık. Srebrenitsa… Bu benim içimdeki en büyük yaradır. Ne kadar yaşayacağım bilemiyorum ama sanırım beni öldürecek tek yara budur. O savaşta olmadığım için çok üzgünüm.” 

Rahmetli Aliya İzetbegoviç, Tarihe Tanıklığım isimli eserinde Srebrenitsa bahsinde şunları söylüyor: “Gerçek şu ki, Tuzla’ya gitmeye çalışan Srebrenica savaşçıları bunu, Tuzla’dan Srebrenica’ya yollanmış olan askerlerden daha büyük bir şevkle yaptılar. Tamamen insani olan açıklamadan kaçınmak istemiyorum: Güvenliğe doğru yol alan askerlerin şevki, tehlikeye doğru yak1aşmakta olanlarınkinden daha güçlüydü.” (Sayfa 261)

Son soykırımın bir diğer ayırt edici özelliğini Bosna Hersek Kayıp Kişiler Enstitüsü Müdürü Amor Maşoviç, kendisiyle gerçekleştirdiğimiz röportajda, şu şekilde anlatıyor: “Bugüne kadar tespit edilen toplu ya da tekil Müslüman mezarlarını haritada işaretlerseniz, Sırp Cumhuriyeti sınırlarıyla örtüştüğünü görebilirsiniz. Sırp Cumhuriyeti’nde, Boşnak ve Hırvatların savaştan önce Sırplarla birlikte yaşadığı ve savaştan sonra toplu mezarın bulunmadığı, bir toprak parçası yok.”

Son soykırımın en dikkat çeken özelliği ise şehitleridir. Çetnikler, Vişegrad’da, dünyaya geleli sadece 48 saat olan Kurspahiç soy isimli bir bebeği yakarak şehit ettiler. Cenevre kayıtlarına göre en yaşlı Boşnak savaş esiri olan Hanka Nine ise 101 yaşında, Rogatitsa’daki esir kampında vefat etti. 

Rabbim şehadetlerini kabul etsin inşallah! (Amin)

  

Yorumlar