Duyuru

Bunlar kim, bizden ne istiyorlar?

Türkiye Haberleri

  /   716   /   09 Ağustos 2015, Pazar

Akit
 Yazdır

  

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından, İslam coğrafyası masa üzerinde cetvelle bölündü, birçok yapay devlet kuruldu. Mesela, Ürdünlü diye bir millet olmasa da, Ürdün diye bir devlet icat edildi.

Sadece İslam dünyasındaki bazı emir ve ailelere değil, Ermenilere ve Gürcülere de gün doğdu. Osmanlıya sadık kalan birkaç halktan biri olan Kürtler ise bu tanzimin dışında bırakıldılar.  

Bu tercihinin, elbette bir sebebi var.

Doğu cephesinde görev yapan birliklerdeki askerlerin çoğu Kürt kökenliydi. Bir de Hamidiye Alayları’nın yerine kurulan, Aşiret Hafif Süvari Alayları var.

Kürtler, Rus ve Ermeni saldırılarında, büyük can ve mal kaybına uğradılar. Fakat yanlışa düşmediler. 

Kürtler, topraklarından ayrıldılar ama halifeye ve saltanata sadakatten ayrılmadılar.

Aslına bakılırsa savaşın ardından, galip devletler, bir Kürt devleti kurulmasını gündeme getirdiler.  Bu doğrultuda bazı girişimler oldu. 

Sonra birden ne olduysa, oldu ve rüzgar tersten esmeye başladı. Kürdistan haritaları elden ele dolaşırken, kurulacak devletin toprakları, Türkiye, Suriye, Irak ve İran arasında bölüştürüldü.

Batılıların bu plan değişikliği, ilk bakışta şaşırtıcı olsa da, sebepsiz değildi. Etrafı çevrilmiş, denize kapısı olmayan bir devletin uzun ömürlü olması mümkün değildi. Kısa sürede, tarihin çöplüğüne gidecekti. Bu sebeple Kürt devletinin kuruluşu, ileri bir tarihe ertelendi.

Son dönemde yaşananlar gösteriyor ki, Batılılar, artık şartların olgunlaştığını düşünüyorlar. Iraklı Kürtler, neredeyse devletlerini kurdular. Suriyeli Kürtler ise aynı yolda hızla ilerliyorlar. 

Türkiye’de olan bitenler ise herkesin malumu…

Güneydoğu’daki, yabancı servis ajanları ile terör örgütü militanlarının sayısı neredeyse eşit. Amerikalılar, İngilizler ve İsrailliler başta olmak üzere birçok Batı ülkesi, terör örgütüne yardım ve yataklık ediyor. 

Eski Kürdistan haritaları Günaydoğu’daki birkaç vilayeti kapsarken, yeni haritalar İskenderun Körfezi’ne kadar uzanıyor.

Irak ve Suriye’deki tablo da pek farklı değil.

Irak’ın işgalinden sonra, Kerkük’te, Türkmenlerin lehine olan nüfus yapısı değiştirildi. Bir diğer Türkmen şehri olan Telafer’de de katliamlar yaşandı. 

Bölge haritasına dikkatli bakılırsa, Kerkük ve Telafer’in, bir ‘tampon bölge’ oluşturduğu görülür. Bu iki şehir ele geçirilirse, Kürdistan’ın önündeki en önemli ‘engel’ ortadan kalkacak. Kerkük ve Telafer’deki Türkmenler başka yerlere yönlendirdiğinde, Kürtlerin, harita üzerindeki birleşmesi tamamlanmış olacak.

Suriye’deki, Tel Abyad ve çevresindeki, Türkmen köyleri de benzer bir tehdit ile karşı karşıya. Suriyeli Kürtlerin önündeki en büyük engel ise Bayır Bucak Türkmenleri. Bayır Bucak düşerse, Kürtlerin denize açılan kapısı da açılmış olacak.  

Bir de İranlı Kürtler var. Irak ve Suriye’nin ardından, İranlı Kürtler de harekete geçirilecek. Sonrasında, Kürdistan’ın önünde herhangi bir engel kalmayacak.

Özetle, Türkiye, her anlamda köşeye sıkıştırılmak isteniyor. 

Eğer Prof. Dr. İsmail Kara’nın, “Türkiye, Misak-ı Milli sınırlarını düşünerek, talepkâr bir dış politika izlemelidir” sözleri çok önceden dikkate alınmış olsaydı, bu operasyonlara gerek kalmayacaktı.  

Türkiye, Misak-ı Milli sınırları içerisinde kalan Musul vilayetinde ısrarcı olsaydı, bugün Batılılar, Kürtleri kullanamayacaktı. 

Son söz: Zararın neresinden dönsek, kârdır.

BU FİLMİ GÖRDÜK 

Bugün Güneyimizde ne yaşanıyorsa, yirminci yüzyılın başı ile Birinci Balkan Harbi arasında, Rumeli’de o yaşandı. 
Yüz sene önce izlediğimiz filmi, bugün yeniden seyrettirmek istiyorlar. 
O yıllarda Bulgar, Yunan ve Sırp çeteleri, daha fazla hak ve hürriyet adına, silaha sarılmışlardı. Türk köylerini ve karakolları basıp, terör eylemleri yapıyorlardı. 

Osmanlı Devleti, her taviz verdiğinde, yeni taleplerle karşılaştı. Vermeyecek gibi olunca, büyük devletler devreye girdi. 

Sonunda, kaşla göz arasında, Rumeli toprakları elimizden çıktı. Kimse ne olduğunu bile anlayamadı. 

Bugün, PKK terörü ile karşı karşıyayız. Köyleri ve karakolları basanlar; başlangıçta Kürtçe şarkı söylemek, dil kursu açmak ve yayın yapmak istiyorlardı. Hepsi gerçekleşti. Bugün, özerklikten bahsediyorlar. 

Dün Bulgar, Yunan ve Sırp çetelerinin arkasında, dönemin süper güçleri İngiltere ve Rusya vardı. Bugün de karşımızdaki yalnızca “bir avuç terörist” ya da “birkaç aşiret reisi” yok. Sinsi İngiltere, kan emici İsrail ve büyük şeytan Amerika var.

Eğer bu sefer de “tamam” denilirse, dün Bulgaristan’a, Yunanistan’a, Sırbistan’a verilen özerklikten sonra ne olmuşsa, Allah göstermesin, Güneydoğu’da o olabilir. 

  

Yorumlar