Batılılar, Osmanlı Devleti’ni oluşturan unsurları dağıttılar ama aramızdaki bağı koparamadılar. Balkanlar’ı, Filistin’i, Suriye’yi ve Irak’ı Anadolu’dan ayırarak, birliğimizi bozdular ama muhabbetimizi bitiremediler.
Bugün aramızda bir takım sınırlar olabilir, kâğıt üzerinde ayrı da olabiliriz. Fakat bizim için İstanbul ile Kudüs’ün, İzmir ile Novi Pazar’ın, Bursa ile Bağdat’ın, Sakarya ile Saraybosna’nın, Şanlıurfa ile Şam’ın, Konya ile Üsküp’ün, Edirne ile Kahire’nin, Kastamonu ile Prizren’in farkı yok. Yüreklerimiz hâlâ birlikte atıyor.
Filistinli ya da Iraklı zulme maruz kaldığında, o zulmü kendimize yapılmış sayıyoruz. Aynı duyarlılığı, zamanında, Boşnaklar, Arnavutlar ve Çeçenler için de göstermiştik.
İçinde bulunduğumuz dönem, bize; dünyanın her yerindeki garipleri, yetimleri ve mazlumları, her zamankinden daha fazla koruma ve kollama mecburiyeti getiriyor. Çünkü bir zamanlar birbirlerini doğrayan Hıristiyanlar ve Yahudiler, bugün, birleşip Müslümanları hedef alıyorlar. O da yetmiyor, içimizden zalimler ve katiller devşiriyorlar.
Bir yandan İslam beldelerini işgal ediyor, diğer yandan içlerindeki Müslümanları ötekileştiriyorlar. Hatta, mümkün olduğunca, sınırlarından içeri sokmuyorlar.
Sovyet Rusya’nın Afganistan’ı ve Amerika’nın Irak’ı işgalini gördük. İsrail’in Filistin topraklarını işgal edişini görmeye devam ediyoruz.
Avrupa’daki Müslümanlara yönelik taciz ve saldırılar her geçen gün artıyor. Mesela Fas asıllı bir Müslüman, Fransız komşusu tarafından öldürüldü. Yine Moskova’da boş alanda namaz kılmak isteyen bir başka Müslüman darp edildi. Viyana’da başörtülü bir bayan ise Avusturyalı erkeğin hakaret ve tükürüğüne maruz kaldı. Bunlar, 2015 yılında medyaya yansıyan olaylardan sadece üç tanesi.
Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Hırvatistan, Makedonya ve Macaristan başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin, Suriyeli mültecilere yönelik insanlık dışı tutum ve davranışları da ekranlara yansıyor.
Tüm bunlar olup biterken, gözler hep bizim yani Türkiye’nin üzerimizde. Özellikle mazlum Müslümanların...
Azerbaycan’dan Sancak’a, Sudan’dan Kosova’ya, Mısır’dan Bosna’ya, Suriye’den Makedonya’ya kadar herkes bizim ağzımıza, bir hareketimize bakıyor. Bazı işbirlikçilerin sözlerine ve girişimlerine bakmayın. Adı üzerinde, onlar işbirlikçi...
Batılıların, nihai hedeflerine ulaşmak adına, tek bir hedefi var: Türkiye’yi safdışı etmek. Alevi ve Kürt kardeşlerimizi ayartarak, Anadolu’yu da parçalamak istiyorlar. Çünkü hâlâ yollarına çıkıyor, planlarını bozuyoruz.
Gezi Parkı kalkışması ve 17-25 Aralık darbe girişimleri, Türkiye’ye diz çökertmek, nefesini kesmek isteyenler için önemli fırsatlar oldu. Fakat ne demişler: “Kader büyük ise Allah ondan da büyüktür!” Başaramadılar.
Batılıların bir sonraki hamlesi, bir kez daha Kürtler ve terör örgütü PKK oldu. 5 Haziran’da, kısmen hedeflerine ulaştılar. Fakat Türk milleti, basiretiyle kısa zamanda bu hatadan döndü.
1 Kasım’da Türk milleti, bir kez daha istiklal ve istikbaline sahip çıktı.
Şunu da belirtmeden geçmeyelim: Tökezleyen Türkiye’nin imdadına, Balkanlar’dan gelen Arnavut, Boşnak ve Türk kardeşlerimiz yetişti. 1 Kasım’a giden süreçte, işlerini güçlerini bırakıp, Üsküp’ten, Prizren’den, Saraybosna’dan, Gostivar’dan, Gorajde’den, Novi Pazar’dan, Kalkandelen’den (Tetova), Mostar’dan Türkiye’ye geldiler. İstikrarın devamı için şehir şehir, sokak sokak, ev ev dolaştılar: “Sen ben yok, Türkiye var” dediler.
Bu isimsiz kahramanların birçoğu, Türkçe bile bilmiyordu. Ancak çok iyi bildikleri bir şey vardı: Türkiye güçlü olursa, Balkanlar da güçlü olurlar; Türkiye rahat nefes alırsa, Ortadoğu da rahat nefes alır.
Sadece Balkanlar değil, Kafkaslardan ve Arap coğrafyasından da yoğun bir destek vardı. Kudüs’ün, Batum’un, Kahire’nin, Bakü’nün, Amman’ın ve Rabat’ın, Cezayir’in ve İslamabad’ın duaları hep Türkiye ile birlikte idi.
Çok şükür, Rabbim emekleri ve duaları boşa çıkarmadı.
Sandıklar açılıp, neticeler belli olduğunda; hem Türkiye hem de yol arkadaşları rahat bir nefes aldı.
İşte, kader birliği böyle bir şey.
Şimdi artık, yaşanabilir bir Türkiye için daha gayretli çalışma zamanı.
Artık, yeniden büyük Türkiye için emin adımlarla ilerleme zamanı.
Artık, yeni bir dünya için daha gür bir sesle, haykırma zamanı.
Yolun açık olsun Türkiye...
Yorumlar