Latiç ve Bosna/Türkiye Hattı
Balkan Buluşması için davet ettiğim Cemalettin Latiç; kentimizin Bosna’ya olan aşkını ve hassasiyetini bildiği için yoğun programına rağmen davetimize icabet ederek bizi onurlandırdı.
Latiç bizim için önemliydi ve biz de ona önem vermiştik. Latiç manevi olarak Alija’nın bize emanetiydi. “Ja Sin Sam Tvoj” (Senin oğlun, benim!) kelimeleri ile başlayan Bosna Milli Marşının yazarı Latiç, AKM önündeki İHH standında genç kardeşlerimizin jestiyle kendi yazmış olduğu marşı “gözyaşları” altında dinlerken kim bilir neler hissetti. Hangi hatıralar hangi acılar onu sürükleyip marşı kaleme aldığı günlere götürüverdi…
Alija’nın ölmeden önce taslağını okuyup çok duygulandığı “Srebrenica Cehennemi” kitabının yazarı da olan Latiç, aynı zamanda Alija’nın dava arkadaşıydı. Onlar bir destanı birlikte yazdılar. Avrupa’nın göbeğinde ve 20. yy. modern dünyasının kahredici duyarsızlığına büyük bir asaletle direndiler. “Emanet ve adalet”e sahip çıkarak kanlarının ve acılarının üzerinden yeniden dirildiler.
İstanbul’da havaalanından aldığımız Latiç’in dört gün boyunca güldüğünü hiç görmedim. Her zaman derin düşünceli ve kaygılıydı.
Milleti adına yaşanmış olan trajik geçmişin külleri üzerinden yeni bir gelecek aramanın fikir sancılarını çeker gibiydi. Geleceğe dair karamsarlığı haksız da sayılmazdı.
Panelde söylediği “evrensel hukuki alt yapı” oluşturulmasının bütün Balkan Müslümanlarının geleceği adına önemli adım olacağı tezini önemsiyorum.
Müslümanların insan haklarının korunması için atılacak bu hukuki adımın Batı Dünyasının duyarsız ruhlarına karşı bağlayıcı bir temel taşı ve yaptırım gücü olacağını söylüyordu.
Türkiye’nin ne kadar önemli olduğunu Bosnalı Müslümanlar çok iyi biliyorlar. Cemalettin Latiç’in özellikle dillendirme ihtiyacı duyduğu Bosna/Türkiye hattına dikkatinizi çekmek istiyorum. Bosna / Türkiye hattını oluşturan Sancak, Kosova, Makedonya, Bulgaristan üzerinden Türkiye’ye ulaşacak olan “yeşil hat”tın korunmasına özen gösteriyor.
Yol boyunca Müftü Zukorliç ile geleceğe dair kaygılarını paylaştılar. Umarım Allah, onların korkularını eman ve sekinet duygusuna tebdil eder.
Balkan buluşması panelinde kendisine sorulan bir soruya Alija’nın sözüyle cevap verdi. Bosna’nın efsanevi lideri, Bilge Kral, Büyük Mütefekkir Alija İzzetbegoviç; Türkiye’nin önünde nasıl bir yol olduğuna bakın nasıl cevap vermiş.
“Türkiye geleneksel ve modern bir ülkedir. Modern düşünceyi beslerken, geleneğine sahip çıkmak. Geleneğine sahip çıkarken, modern dünyayı kuşatmak” işte bu sözler bile Alija’nın ta Bosna’dan Türkiye’nin geleceğini ne kadar berrak okuyabildiğine dair bir işarettir.
Kortej yürüyüşü sonunda İlkokul öğrencilerinin Boşnak kıyafetleri ile yaptığı folklor gösterisini izlerken Latiç’e baktım, kulağına eğilerek neler hissettiğini sordum. “Maşallah, Mücadelemiz boşa gitmemiş şükürler olsun. Türkiye’de Bosna’yı hatırlayan ve yaşatan çocuklarımız var”. Bunları söylerken gözyaşlarına hâkim olamıyordu.
Bir Arnavut olarak itiraf etmeliyim ki Bosna davası beni her zaman derinden etkilemiştir. “Bosna” kelimesini duyduğumda içimde tarif edilmez heyecanlar uyanır. Bosna bizim için hiçbir zaman sıradan bir toprak parçası olmadı. Bosna toprakları, Sırplara karşı verilen destansı direnişin neşvü nema bulduğu, şehit kanlarıyla sulanan onursal bir belde oldu.
İstanbul, Bosna’dan savunulmalıydı. Sırplar savaş boyunca boşuna demediler burada Türk ve Müslüman kalmayacak diye.
“Od Jadrana do İrana nece biti Muslimana” (Adriyatik’ten İran’a kadar Müslüman kalmayacak) dediler ancak başaramadılar. Onların bir hesabı vardı ancak Allah’ın da bir hesabı vardı.
Ruhsuz kıta Avrupa’sı ve Slav Ortodoks dünyası işte bu “kutsal direnişi” hesap edemedi. Doğu ile Batı arasında sıkışmış olan Bosna, Alija’nın önderliğinde üçüncü bir yol buldu. Bosna şehitleri ve Alija’nın büyük ruhudur bizi Bosna’ya bağlayan…
Cemalettin Latiç “Paşa” gelirken Alija’nın kokusunu bizlere getirdi. Bosna’ya dönerken kalbimizi de beraberinde götürdü. Sarajevo’da görüşmek üzere vedalaştık.
Yanımda duran Cemalettin Latiç’in kim olduğunu bana soran değerli Boşnak kardeşlerim bilmem ki bu yazdıklarımı okurlar mı?
Değerli kardeşim Hakan Albayrak boşuna söylemiyor. Balkan Kardeşliği için faşist duyguların törpülenmesi lazım diye.
Arnavut, Boşnak, Türk fark etmez. İçimizde “aşk” olsun yeter.
Yeni Sakarya Gazetesi, 20 Haziran 2008
Yorumlar